Karanlıkta Olana Işığı Açmak

Erenler yaratılışa dair bir menkıbe anlatırlar. Bu menkıbe inanan için gerçek, inanmayan için ise sadece bir rivayettir.

Yaradılışa dair erenlerin anlattığı menkıbe şu şekildedir:

Elest meclisinde ruhlar yaratıldığında (Ara’f 172. ayet ) Allah “Elestü bi rabbiküm” yani “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” diye sorar. Ruhlardan bir grup (çok az kişi) hemen bu soruya “Belî, eyvallah, Rabb’imizsin, gerçektir.” diye cevap verir fakat ruhların büyük bir çoğunluğu sessiz kalır. Allah, tekrar “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” diye sorar. Ruhların içinden ikinci grup, birinci grubun “belî” demesine bakıp, onların bir bildiği vardır deyip onları örnek alarak ve geç de olsa anlayarak Allah’ın sorusuna “Belî, eyvallah, Rabb’imizsin, gerçektir.” diye cevap verir. Bu iki grup, ruhlar âleminde sayıca azdır. Allah’ın sorusuna “Belî, eyvallah” diyemeyen üçüncü grup ise çok kalabalıktır. Allah, tekrar “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” diye sorar. Bu kalabalık olan son grup, Allah’ın sorusuna “Belî, eyvallah, Rabb’imizsin.” diyemezler ama bakarlar ki pabuç elden gidiyor, bir şeyleri kaybedecekler ve çıkarları için “Belî, eyvallah, Rabb’imizsin, gerçektir.” diye cevap verirler. Elest meclisinde Allah’ın sorusuna verilen bu cevaplar, aslında dünyadaki insanların durumunu açıklayan bir durumdur. Nasıl mı? Şu şekilde;

Birinci grup; ruhsal olarak daha güçlü, ruhundan gelen tesiri anlayıp ruhunu bedenine hâkim kılan, enerjisi yüksek ve insanlara liderlik yapabilecek kişilerdir yani Hak dostlarıdır: Peygamberler, veliler (erenler, azizler, vs.) ve uyanmış diğer ruhlar. Bu ruhlar, Yaradan’ın muradının gerçekleşmesi için sorumluluk alan ve insanları bu sorumluluk ile irşat eden kişilerdir. İkinci grup; birinci grup kadar olmasa da ruhundan tesir alabilen, Hak dostlarına talip olan, onların yanında yer alan, uyarılarına uyarak kendini geliştirip Yaradan’ın muradını gerçekleştirmek için çabalayan kişilerdir. Bu iki grupta da sevgi, iyilik, merhamet, paylaşmak, ahlak kuralları, dürüstlük, insanlığın gelişimi için büyük gayret vardır. Üçüncü olan son grup ise enerjileri son derece düşük, çok fazla düşünemeyen -düşünse de kötülüğe akılları çalışan- merhametten, sevgiden yoksun, nefsinin kölesi olmuş, ruhunu karanlık dipsiz kuyulara, odalara kapatmış, nefsinin emrinde olduğu için aslında Şeytan’ın emrinde olan kişilerdir. Bu kişiler dünyada kötülüğü yapan ve yayan, zulmeden, sömüren, doymak bilmeyen, şiddeti destekleyen, kanlar döken, Hak olanın yanında olmayan, doğruyu göremeyen, nefs atına binmişlere biat eden, onların emrinde kul köle olan kişilerdir. İşte bu kişilerin sayıları fazla olduğu için dünyayı iyi insanlara zehreden, kendi karanlıklarını dünyaya yayan kişiler olmaktadırlar.

Peki, “Birinci ve ikinci grup, kalabalık olan üçüncü grubun dünyadaki etkisini yıkmak için ne yapmalı?” diye sormak istiyor insan.

Üçüncü grubun karanlıklarını aydınlatmak, zulümlerine son vermek için bir ve ikinci grubun bir olması, ruhlarının emirlerinde olup böylece sadece Hakk’ın emirlerini uygulamalıdırlar. Birlik olup insanlık için çok çalışmalı, sevgi, iyilik, dürüstlük ve doğruluk, hak, hukuk, adalet sağlamalıdırlar. Üçüncü gruptaki insanların ruhları karanlık odaya kapatılan, zincirlerle bağlanan, zulmedilen bir kişinin durumuna benzer. Kişinin nefsi ona öyle zulmetmiştir ki Şeytan’ın emrinde olduğu için ruhunun ona yalvaran sesini, çığlığını hiç duymaz. Şeytan ona sürekli aklına hoş gelen, geçerli, mantıklı, zevk veren, acıdan uzak, gerçekten ve gerçeklikten uzak şeyler söyleyip geçici ve hemen ulaşılan mutluluk yaşatır. Ruhundan gelen çığlık ise ona gerçeği hissettirdiği ve yaşattığı için bu kişiler; konforunun bozulmasını istemez, aklını çalıştırmaz, ön kabulleri ile kolayı seçer. Siz, o kişinin ruhunu karanlıktan kurtarmak için ışık yaktığınızda, o karanlık odadan kurtarmak istediğinizde bu durum onun alışık olmadığı bir durum olduğu için ışık onun gözünü alacaktır ve o kişi korkacaktır. Korkudan size saldıracaktır, sizi suçlu konuma getirecektir. Şeytan, onun üzerindeki etkisini öyle artıracaktır ki cankurtaranı olan ışığın derhal söndürülmesi için elinden geleni ardına koymayacaktır. Bunun için de akla hayale sığmayacak her şeyi yapacaktır… Bunları gördükçe şaşırmayın… Çünkü Şeytan, sandığımızdan daha güçlüdür, akıllıdır ve haindir. Kendisi kazanmak için her türlü planı ve hainliği yapacaktır. Bunun için de bu tip insanları kullanacaktır.

Şeytan güçlüdür lakin hiçbir zaman unutulmamalıdır ki Hak, Yüce Yaradan her şeyden daha güçlüdür, Hâkim’dir ve “en büyük plan yapıcı Allah’tır.” İşte, bu düşünce ve inanışla ilk iki grup; üçüncü grubu içinde bulunduğu durumdan çıkarmak, onların korkuyu yenmeleri ve Şeytan’ın onların üzerindeki etkisini yok etmek için ciddi çaba sarf etmeleri, çalışmaları, çok sabretmeleri, kişilerin nefsine değil ruhuna odaklanmaları gerekmektedir. Bunun için sevgi dili kullanmalı, onları yargılayarak değil anlama gayretiyle onlara hak ve hakikati işaret etme, anlatma çabası içerisinde olunmalıdır. Ancak bu şekilde onları korkudan yani karanlıktan kurtarıp onların kararsızlıktan eminliğe ve aydınlığa adım atışını sağlayabiliriz.

Ruhları karanlık zindandan kurtarmak için ışıkları yakmaktan, aydınlığı anlatmaktan vazgeçilmemelidir

Unutmamalıyız ki son hükmü veren Allah’tır. “ALLAH VAR, GAM YOK”tur…

Satı Sarıaslan Atli