İnsandaki Değişim ve Kanaatkârlık Üzerine

İnsanoğlu olduğu kalıptan çıkmayı imkânsız olarak bilmiş ve değişime karşı bazı zamanlar direnç göstermiştir. Ana problemi ise ayrılık olmuştur. Daha dünyaya gelmeden önce bedene girmeyi kabul etmede zorlanmış; ana rahminden dünyaya gelmeye, dünyaya geldikten sonra da yaşam döngüsüne tam olarak ayak uyduramamıştır. İnsan; bizlerin doğmak, yaşamak ve ölmek dediğimiz bu döngünün sadece yaşamdaki nefsi hâllerine muhatap olmayı tercih ederek asıl doğuş olan yeniden doğuşu, kendini fark etmek dediğimiz olgunluk evresinden çok uzak yaşamıştır. Hak olmayandan ayrılığı kabul etmiş insanlar; değişimin değerini çok iyi bilmiş, hayatları boyunca tecelli dediğimiz ahlaktaki güzelliğe, sevginin iyileştirici gücüne, muhabbetin derinliklerine inerek, bildiklerini, gönlünde Hak olanı taşıyan canlara can suyu olarak söylemekten yorulmamıştır. Bu kişiler; hep iyiliğin, doğru ve Hak olanın kazanacağına inanmıştır. Bu yüzden de değişime direnmemiştir.
Peki, biz değişime karşı olan direncimizle nasıl baş edeceğiz?
İnsan hastalandığında bir tabibe gider derdini söyler ve verilenler derman olsun diye orada iradesini teslim eder, tabibin dediklerini uygular. Peki, ya insan asıl şifasını bulmak istediğinde neden kendinden şüphe duyar da orada nefsinin esiri olur? Çünkü iradesi zayıftır, değişime kapalıdır, yenilikten korkar. Oysa asıl şifa teslimiyetle, mutmainlikle, kanaatkârlıkla, sevgiyle ve Hak olana razı olmak ile olur. Bu şekilde de değişime olan direncimiz doğal olarak kırılır. Böylece dünyevi hâllere bağımız azaldıkça özümüz de o kadar özgürleşir, hürleşir. Hür olmak ise sedef gibi kanaatkâr olmakla olur. Kanaatkâr olmayı Mevlana dizelerinde şöyle özetler:
Hırs ve tamah ehlinin gözü doymadı
Sedef kanaatkâr olduğu için inciyle doldu
Yazımızı sedefin hikâyesini anlatıp üzerimize düşeni almanın nasip olması temennisi ile sonlandıralım:
Her sene nisan yağmurları yağdığı zaman bir istiridye suyun yüzeyine çıkar, ağzını açar ve bir damla su alıp okyanusun derinliklerine inermiş. Kaç yıl geçer bilinmez, döndüğünde ise o sedefin kanaat ettiği bir damla su; içini inciyle doldururmuş.
Her geçen gün hamlıktan olgunluğa ermeyi, bir damla su ile deryaya karışmayı hak edenlerden olmayı diliyorum. Sevgi ve muhabbetle kalın…

Asya İKİSİVRİ DAĞ