Hayatın İçinden “İyilikte Kal”

İyiliğe iyilik her kişinin kârı

Kötülüğe iyilik er kişinin kârı

 

Nedir iyilik? Nasıl yapılır? Kime yapılır? Herkes kendince biraz iyilik yaptığından emin, yaptığı iyiliklerden de memnun. Acaba yaptığımız iyilikleri hangi amaçla yapıyoruz, iyilik yapıp bir beklentiye mi giriyoruz yoksa karşılık beklemeden mi yapıyoruz, bilinmez.

TDK’ye göre iyiliğin birçok anlamı vardır fakat en belirgin anlamı “karşılık beklenilmeden yapılan yardım, kerem, ihsan” diye açıklanır.

İyilik sadece yardıma ihtiyacı olanların ihtiyacını gidermek midir? Tabii ki değildir. İyiliği sadece bir yardım olarak görmemek gerekir. Çevremize ve hatta kendimize yaptığımız katkılardır iyilik. Çevreyi kirletmemek, yerlere çöp atmamak, yavru kediye bir kap su vermektir iyilik. Yaşlı bir kimseyi karşıdan karşıya geçirmektir iyilik. Bir insana gülümsemektir, günaydın, iyi akşamlar demektir iyilik. Hatta yeni bir hobi edinmektir iyilik.

İyilik yapmak hayatımızın her alanında geçerlidir gerek işyerinde gerek sosyal hayatımızda ve gerekse aile hayatımızda… Nitekim iyilik yapmak, insanın ruh hâlini güzelleştirir, insanı mutlu eder. İyilik hâli insanı yüceltir, tekâmülünü geliştirir, daha iyi bir insan olmak için, daha güzel bir dünya yaratmak için çabamızı, mücadelemizi artırır. Bu yüzden insanlara kılavuzluk edip yol göstermek, onları iyiye ve doğruya yöneltmek, kötülükten sakınmalarını sağlamak için çokça iyi davranışlar sergilemek ve iyilik yapmaya devam etmek insanlığın hedefi olmalıdır. Öyle ki iyilik aynı suya atılan bir taşın yarattığı dalgalar gibi yayıldığında kişiler üzerinde de etkisi artarak yayılır. Kur’an-ı Kerim’de iyilik için şunlar söylenmektedir:

“Kim iyilik getirirse, ona o getirdiğinin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır; onlar haksızlığa uğratılmazlar.” (En’ am suresi 160. ayet) Ayetten de anlaşılacağı üzere bir iyilik on katı ile mükafatlandırılırken kötülük ise sadece dengi ile tecziye edilir.

Bir atasözümüzde de “İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.” denilir. İyilikle karşılık vermeyi herkes başarır önemli olan kötülüğe iyilikle cevap vermektir. Kötülüğe bile iyilikle cevap veren kişi artık olgunlaşmış, kötülükle bir yere varılmayacağını, ancak ve ancak karşılıksız yapılan iyiliğin önemini idrak etmiş kişidir.

Evet, iyilik yaparız ancak toplumumuzda bir de “İyilik yap, kötülük bul.” sözü vardır. “İyilik yaptım da vefasızmış, bir teşekkür bile etmedi!” “Yaptığım iyiliklerin karşılığını bulamadım.” vs. gibi iyilik yaptığı insanları zan altında bırakmak onlara bunu hissettirmekle ilgili birtakım deyimler kullanırız veya serzenişte bulunuruz. Oysaki karşılık beklemeden yapılan iyilikler makbuldür. İyilik yapıp bir beklentiye girildiğinde aslında karşıdaki kişi rencide edilmiş olur. İyilik ve yardım yapılandan karşılık ve teşekkür dahi beklememeyi Kur’an-ı Kerim İnsan suresi 7. ayette şöyle açıklamaktadır: “Biz sizleri, sadece Allah rızası için yedirip doyurduk, sizden ne bir karşılık beklemekteyiz ne de bir teşekkür…” Biz insanlar, iyilik yapma bahtiyarlığını bize yaşattıkları için Allah’a şükretmeliyiz ve yapılan iyiliği Allah rızası için yapmalıyız.

Başımıza bir iş geldiğinde, bir kaza atlattığımızda, kötü bir durumla karşılaştığımızda hani denir ya “Bir verdiğin sadaka seni korumuş.” diye işte belki kim bilir birisine yaptığımız bir iyiliğin karşılığında bir dua almışızdır. Bir de iyilik yapanın iyiliğine şahit olanların duaları vardır. Gün içerisinde şahit olduğum birkaç insanlık örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum:

Hastanede kan alan bir hemşire “Bugün son günüm, yarın emekli oluyorum.” diyordu telefondaki kişiye. Kan alma sırası o kadar uzundu ki emekli adayı hemşire her gelenin sorularını bitmek tükenmek bilmeyen bir sabırla cevaplıyor; bir soruyu belki beş, belki on defa cevaplıyor; güler yüzüyle de insanlara moral veriyordu. Herkesin işini kolaylaştırıyor, sorunlarına çözüm üretiyor, işini ilk günkü gibi severek ve layıkıyla yapıyordu. Bu davranışı örnek teşkil ediyordu. İnsanlara derman olmak için çırpınan, zor işlerini kolaylaştıran, güzel yürekli hemşireye hayranlıkla bakıyordum ve “Allah razı olsun senden güzel yürekli insan, iyiliklerinin karşılığını bir gün bulursun.” diyordum içimden. Eminim, orada bulunan çok kişinin duasını almıştır ama onun haberi bile yoktur.

Ardından eve gelmek üzere dolmuşa binmiştim. Dolmuş durdu, bir anne ve kız çocuğu bindi. İki kişilik yere oturdular, annenin elinde yükleri vardı. Tek kişilik ücret ödemek için çocuğu kucağına oturtmaya çalışıyordu fakat çocuk gürbüz bir çocuktu. Annenin kucağına zor sığıyordu, oturamadı. Anne, cüzdanını karıştırdı, bozuk paraları denkleştirdi ve dolmuş şoförüne bir tam, bir tane de öğrenci ücreti uzattı. Dolmuş şoförü döndü çocuğa bakarak annesine çocuğun yaşının kaç olduğunu sordu. Anne, 10 yaşında olduğunu söyleyince dolmuş şoförü “Çocuğun daha yaşı küçük.” diyerek öğrenci ücretini anneyi rencide etmeden ona geri uzattı. Dolmuş şoföründen böyle bir cevap beklemiyordunuz değil mi? Hep aksini düşünürüz ya ben de öyle düşündüm fakat beklediğimiz gibi olmadı. Onun için dolmuş şoförünün bu davranışı beni çok mutlu etti. Yüzümdeki mutlulukla bugün ikinci bir iyilik örneğine şahit olmuştum ve ona da gizliden dua etmek içimden gelmişti. O iyilik yaptı, mutlu oldu; ben iyiliğe şahit oldum, gizli dua ettim.

Kim bilir, yaptığınız iyilikle sizlerin de gizli duacılarınız vardır belki.

Her daim gizli duacılarınızın olması dileğiyle…

İyilikleriniz artarak devam etmesi temennileriyle…

Selam olsun işini layıkıyla ve iyilikle yapan hemşireye, selam olsun anneyi rencide etmeden parayı uzatan dolmuş şoförüne…

Türkan İPEK